Gazze'deki yardım dağıtım noktalarında çalışan Amerikalı
güvenlik personeli Anthony Agular, yardım almak için gelen fakat öldürülen
Filistinli çocuk Amir'in hikayesini anlatıyor:
“28 Mayıs’ta bu küçük çocuk Amir yanıma geldi, elimi tuttu
ve öptü.
Bu çocuğun ayağında ayakkabı yoktu. Üzerindeki giysiler
neredeyse dökülüyordu çünkü o kadar zayıftı ki..
Yanında kutu bile yoktu, sadece yarım bir çuval pirinç ve
mercimek vardı. Ve bize teşekkür ediyordu.
Oraya ulaşmak için 12 kilometre yürümüştü…
Vardığında, elindekileri yere koydu, o zayıf, iskelet gibi
olmuş elleriyle bana sarıldı ve “teşekkür ederim” dedi.
Sonra eşyalarını topladı, kalabalığa doğru yürüdü… ve
ardından biber gazı, göz yaşartıcı gaz, ses bombaları, mermilerle saldırıya
uğradı.
Ayaklarının dibine ve havaya ateş ettiler. O kaçmaya
çalıştı… İsrail ordusu kalabalığa ateş açtı… ve insanlar yere düşmeye başladı.
Amir de onlardan biriydi.
12 kilometre yürüdü,
eline sadece birkaç kırıntı geçti, yine de teşekkür etti… ve sonra öldü.”
ALINTI ..
Peki benim kalemim
ne diyor ! ..
Şehit oldu Amir daha
12 yaşındaydı . 12 yaşında bir çocuğun başına ne gelebilir ki ! Biz hala yaşayamadığımız
çocukluk hayatımızın psikolojisini üzerimizde taşırken ,
Amir ne yaşayabilirdi
ki ? O masum çocuk neler yaşamış olabilir ki ? Bizim görmediğimiz , bizim
yaşamadığımız nelere maruz kalmış olabilir ki . Kıyas ederken hala empati
etmeye çalıştığımız yerden ayağa kalkmak bu kadar mı zor .
Amir ne yaşamıştır
?
Benim güzel Evladım . Her bir evlat gibi o da
benim evladım . Gazze ‘ de öldürülen her çocuk benim çocuğumdur. Bir evlat daha
kaybettim. Kaç evlat kaybettiğimi ben de
bilmiyorum artık . Onların annelerinden ne farkım var . Şehit edilen çocukların
Anneleri olmadım . Ama onlar benim evlatlarım . Ben onları çok seviyorum . Onların
Şehadete giden yolculuklarına gıpta ile bakıyorum . Şehitliğe giden yolculukta
, onu şehit edenlere Teşekkür edecek kadar Cesur bir çocuk Amir.
Yürüdüğün yollar da
yalın ayakla yürüdün. Kızgın toprak ayaklarını yaktı mı Amir . Üzerindeki
kıyafetler eski ve yıpranmış . Biliyor musun Amir bizim dolaplarımız kıyafet
dolu . Hala da kıyafet dolu , Biz yalın
ayak yürümüyoruz . Açlık ile henüz tanışmadık . Çöl sıcağını iyi bilirim. Ben
yetişkin biriyim Amir. İbadet etmek için Kabe’ye gittiğim de ben de yürümeyi
tercih ediyorum . En fazla 3 km. Ayakkabılarım
var , en konforlu ve rahat olanlarından . Ellerim de soğuk su şişeleri ile ara
ara su içerek yürüyorum . Oturuyorum , gölge kısımlarda duruyorum . En fazla on
dakika ya da 20 dakika Güneşli alana denk geliyorum , o an da nefesim kesiliyor
, Kabe’yi görme aşkı olmasa bir dakika bu yolları yürümem diyorum . Karnım tok
, elimdeki su şişeleri buz gibi ve işte o kadar .
Amir evden
çıkarken bir evin yoktu değil mi ? Kim bilir belki Baban şehit olmuştu . Sen
kim için çıktın onca yolu yürüdün . Benim gül kokulu evladım . Sen hangi
Annenin kuzususun. Sen hangi canın canıydın . Sen bu yaşta kime kıyamadın da
kızgın topraklarda yalın ayak 12 kilometre
yol yürüyerek , bir paket pirinç bir paket mercimek karşılığın da , seni şehit
edecek askerlere Teşekkür ettin.
Senin bu Şehadetin bana Hz. Ali’nin ibadet esnasın da hançer ile yaralayan Abdurrahman İbn-i Mülcem'e Süt ikram edilmesini istediği anı hatırlattı . Bu yaralanmadan birkaç gün sonra Hz. Ali şehit olmuştu.
Amir bana bunu hatırlattın.
Senin Şehadetin elini uzatıp , öptüğün , teşekkür ettiğin , gülümsediğin kişilerin
yandaşları tarafınca , birkaç dakika
sonra Şehit edilmenin bana başka hangi durumu hatırlatabilirdi.
Biz çocukluk
hesaplaşmasının içerisinde kaybolmuşken , sen çocuk yaşta nasıl Şehit olunur
diye gülümsüyorsun.
Günlerce aç kalmanın
, yaşadığın topraklar da yıkılmamış tek binanın kalmadığı molozların etrafın da
sığındığın beton parçaları seni koruyamadı değil mi ?
Biz seni korumanın
derdin de hiç olmadık ki . Biz çeşit çeşit yemek yemeye devam ediyoruz . Tv
karşısın da film gibi seyrediyoruz . Ama film etkisi de vermiyor artık . Bu
vahşetin karşısın da gözyaşı dahi dökmez olduk . Bizi ne ilgilendirir demi Amir
. Bizi ne ilgilendirir senin Şehadetin .
Ama beni çok
ilgilendiriyor . Amir ben senin şehadetine gıpta ile okudum ve anlamaya
çalıştım. Anne ’ne ya da kız kardeşine ,
ya da 12 yaşında iken bakmakla yükümlü oldukların için o küçük ellerinin
arasına aldığın pirinç ve mercimek , beton yığınlarını arasındaki evine kavuşmadan
kanlarına bulandı Amir. Senin o tertemiz kanına bulandı Gazze’nin toprakları .
Yalın ayak yürüdüğün ateş gibi yakan toprak ayaklarının altını ne çok yakmıştır.
Ayaklarının altına bir şeyler batmıştır. Acıtmıştır taşlar , sert cismiler ,
güneşin altında yürürken çok terledin mi ? Güneşten seni koruyacak güneş kremin
evde kaldı sanırım. Bizim burada güneş krem sürmeden çıkmıyorlar dışarıya . Kıyafetlerin
güneşin sıcaklığını koruyan tarzda değildi , tozlu , yırtık , kaç gündür
üzerindeydi Amir.
Amir ardında kalan
annen kimin için ağlayacak . Ağlayacak kadar göz yaşı kaldı mı !. Mis kokulu
güzel evlat . Bir annenin bir babanın başına gelebilecek en güzel nimetsin sen.
12 yaşında şehit olan Amir. Şehadetine birkaç dakika kala kendini öldürecek askerlere
Teşekkür eden Amir.
Cennet’ e Resul’ü
Ekrem seni karşıladı biliyorum . Şehit edilen ailene kavuştun . Amir o
kurşunlar vücuduna değdiği an ne hissettin !. Artık hiçbir yaşanılanın önemi
kalmadı Amir.
Sen artık hiç aç kalmayacaksın.
Sen hiç Güneş’in kızgın çöllerin de yalın ayak yürümeyeceksin. Amir sen etrafına
tonlarca atılan bombaların sesinden irkilmeyeceksin. Amir sen artık hiç
üzülmeyeceksin.
Ardında kalan
yakınların senin kurtuluşuna mutlu olacaklar . Ama Annen yaşayan kardeşlerin
senin yokluğuna dayanamayacaklar . Yüzün de Cennetin yansıması var. Gözlerinin
içi parıl parıl . Saçlarının her biri ipek gibi. Benim tertemiz yüzlü Amir’im. Şehadetin
beni daha da güçlü kıldı .
Ve ben senin
şahadet haberini okurken bunları hissettim. Artık hissettiklerimi
gizlemeyeceğim. Sen şehit edilirken yüzündeki ve kalbindeki temiz duyguları
gizlemediğin gibi.
Vesselam
Yıldız ..