Bazen vurdum duymazlığın
en derinliklerine dalmak istiyorum , bazen de tüm yanlışlıklara canı pahasına
müdahale etmek istiyorum . Doğrular yok olmuş gibi , yanlışlar baş tacı edilen
bir döngünün içerisinde kaybolup gidiyoruz.
İyilik neydi ?
Hatırlamıyorum artık . O kadar kötülüğün içerisinde zerre iyilik kalmadı artık.
Yok ettik el birliği ile güzel olan ne varsa . Tıka basa yuttuk da yuttuk
kötülükleri. Bazen diyorum toprak nasıl dayanıyor bu kadar kötülüğün üzerinde
gezilmesine , nasıl tahammül ediyor
diye. Gökyüzü hiç bu kadar karanlık olmamıştı . Zifiri karanlık . Kaskatı
kesildi. Yağmur artık eskisi gibi yağmıyor . Sanki çamur akıyor başımızın üzerinden
. Kar temizliğini yitirdi . Yağdıkça çamura bulandı ya da
hiç temizlemedi yağdığı yerleri . Havası zehir solur gibi nefessiz bıraktı .
Yeşilimsi ağaçlar , sarardı , meyve vermez oldu . Kimsenin umurunda mı , taş
toprak yok oldu , beton yük taşımaz oldu , dağ barındırmaz oldu , kimsenin ne
umurunda , ne de farkında . Bulutlar küstü bizlere . Ay aydınlatmaz oldu , Güneş
te ısıtmadı kalpleri . Buz kesti her yer , dondu parçalandı , yine de kimsenin umurunda
olmadı .
Kaybettik bir bir
, ilk önce masumluğumuzu yitirdik. Ardından tek tek kaybettik , sevgimizi ,
inancımızı , sabrımızı , onurumuzu ve en ağırı haya duygumuzu kaybettik.
Kaybolan yıllar değil , insanlığımız . Elimizden alınmadı , bile isteyerek
verdik her bir vaziyetimizi . Hal böyle olunca başımıza onca kıyamet koptu yine
de bir tanesi benim kusurumdandır demedik. Bunu da anlamadık .
Yabancılaştık . İlk
başta kendimizin yabancısı olduk. Hakikatten uzaklaştık. Gözler alıştı ,
alışılagelmemiş ne varsa normalleşti. Normaller kayboldu. Su kirlendi. Temizlik
nedir unuttuk . Arsız olduk , yolsuz yolcu olduk . Ama bir insan olamadık .
İnsanlık kavramını
askıya astık . Hatta hiç işimiz olmadı . Nasiplenmedik , öğrenmedik. Her şey
tüketme üzerine kuruldu . Benim hakkım , benim canım , benim keyfim …
Sonrasın da kala
kaldık. Bu yüzyılın en kötü yaşayan canlıları diye başrol oynadık . Milyonlarca
yıl tarihe sahip Dünya’nın en yüz karasının ilk temellerini bizler attık .
Miladi değişimi bizler başlattık .
Hiç yeryüzü bu
kadar kirlenmemişti. Hiç bu kadar çığırından çıkan toplum olmamıştı . Duyduklarımızın
üzerine hiç duyulmamış yaşanmışlıklara şahitlik ettik. Göklere yükseldi , bu
sefer göklere yükselen günahlarımız olmadı , Gökyüzüne yükselen tonlarca bombaların
etkisi ile göklere yükselen insan bedenleri oldu. Gözlerimiz bunları da gördü .
Biz ne olduk böyle . Biz neslinin en korkunç hallerini yaşayan ve bu kirlerin
kök saldığı topluğun bireyleri olarak nasıl hala arınmayı hayal edebiliriz .
Ellerimiz de kan var , milyonlarca ölen çocuklar var , kadınlar , yaşlılar ,
siviller , İnsanlar ve işin özü İslamiyet’i yaşayan Mümin ve mümineler in
paramparça şehadetlerine şahitlik ettiğin günlerin yaşayanı olarak vay haline ,
halime ..
Derin duygularla
düşününce bu kadar haksızlığın içerisin de Allah c.c. Cennet ehli kullarını bu
karanlığın içerisinde bırakacak değildi. Biz Dünyanın ( kul ) zulmü karşısında
dehşete düşerken , nasıl akıl edemeyiz , Allah c.c. Cehennem için ertelenen o
günün azabına koştuğumuzu nasıl görmüyoruz , Aklım almıyor.
Ah Yıldız , vah Yıldız
. acınası haline bir yer bulamayan Yıldız . Ölüm istersin de ölüm bile haktan .
Günahlarımın süresi ne zaman biterse onu bile kar sayan Yıldız . Cennetten
umudunu yitirmiş , Cehennem den kurtuluşumun olmadığına , nefesim kadar yakın
olan Yıldız . Sonsuza kadar Cehennem de kalırım korkusu ile ne kadar çabuk ölürsem bu günahların karşısın da , Günahımca cezamı öderim , sonunda Cenneti hayal
eden , aciz Yıldız , ne kadar çaresizsin. Ne kabul ediyorsun , ne de bir şey
yapabiliyorsun. Bu çaresizlik kahrediyor , içimi paramparça ediyor ama işte bu
ama yok mu ! . Bildiğin tüm doğruları yakan , tüm kötülüklerin içerisin de
yaşamaya mahkum bırakan ..
YILDIZ SOYLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder