29 Ağustos 2020 Cumartesi

Deli Dolu

      Öldürmeyen Acı GÜÇLENDİRİR  ..
 
Bazen bende ne yapacağımı biliyorum !. Güçlü görünmek istediğim için mi bu kadar acı çekiyorum yoksa ben gerçekten GÜÇLÜ birisi miyim ? O kadar  çok üzülüyorum ki bazen elime bir hançer alıp kalbime saplamak istiyorum ( imanım izin vermiyor ) kişisel zararlara .. Ama bitmek bilmeyen yaralarla dolu kalbim . Sürekli büyük hayal kırıklıkları artık tahammül sınırlarımı zorlasa da ben bu çıkmaz sokaklarda ne yapacağımı bilmiyorum. Yine hırçın bir yıl.  Zor ve üst üste gelen kırgınlıklar.  Tabiri caizse kimseye güvenim kalmadı.  Hem de HİÇ kimseye . O kadar kessin bir virajdı bu . Yüzleşmek çok ağır geldi ama olduğu kadarıyla, kabullenmekte bir erdemlik sembolüdür.  İnsanoğlu çıkarların bittiği yerde seni gözünü kırpmadan harcar.  Daha şu dünyada menfaatsiz seveni görmedim,  görmekte nasip olmayacak o kadar da EMİNİM  .  
       Baktım işin içinden çıkamıyorum,  kalbimin acısı tüm bedenimi sardı ve beni dinlemez bir hale ulaştırdı.  Sürekli baskı yapmaktan yoruldum . Kontrol etmek zorunda kaldığım bir kalbim ve düşüncelerim artık içler acısı olmuştu..  
   Daha fazla acı olmalı,  bu acıyı birileri bana dışarıda his olarak hissettirmemeli, ben daha acımasızca canımı acıtmalıyım ki yaşamaya devam edebilecek güce ulaşmalıyım . Bir gün uyandım ve hiç bir durum yokken (acili yet oluşturan) ameliyat olma kararı verdim . Etrafımda ki hiç kimseye söylemedim,  aileme dahi.  Küçük bir müdahale diye ön bilgi dışında kimseye tek söz söylemedim.  Ameliyat günü geldi tek başıma hastaneye gittim . Tek başıma ameliyata girdim , ve tek başıma ameliyat sonrası süreçleri yaşadım.  Bulunduğum hastaneyi dahi hiç kimse ile paylaşmadım.  En kötü anım da bile kimseye bilgi verilmesini istemedim o kadar ki kırgın kalbim .. En değer verdiğim kişilere karşı o kadar çok incindim ki bana değer veren dostlarım Aile büyüklerim den bile uzaklaştım.  Çok zor 4 gün geçirdim.  Eve geldiğim  zaman da hiç kimseden destek almak istemedim . Yaşadığım evi kimse bilmez öyle ki yalnızlığa bürünmüş kalbim.  Sultan Annem var benim , 1 haftadır o bakıyor bana , hem kalbim iyileşiyor hem de ameliyatın izleri. Ağrılarım dan günlerce uyumadım,  hatta sesim duyulmasın diye yastığı ısırarak çok ağladım, hiç uyumadan 3 gün tükettim. Hiç kimse ile konuşmadım.  Hiç telefonlarıma bakmadım.  Aslında herkes aradı beni , herkes yanımdaydı.  O kadar çok dua edildi ki toparlanmam için.  Yüzlerce mesaj yüzlerce aramalar .. Ama beni biliyorlardı ben böyle olmasını istemiştim. Sabırla beklediler beni .  Öldürmeyen Acı beni daha da güçlendirecekti. Beni tanımaya başladılar artık.  
  Şuan daha sakinim . Zor süreci geride bıraktım. Tabiri caizse Bir tek Allah’ın gücünün dışından kimsenin bir adım destek vermesini dahi istemedim . Dedim ya insanoğlu yaptığı iyiliği bile gün gelir yüzüne vurur . Onun için duamdır,  ölümüm bile ayaklarım üzerinde olsun diye .  
  Toparladım, kalbimin acısı da dindi . Bedenimdeki acılar da geçti gibi . Soğuk bir savaştı,  bu savaşı ben başlatmadım ama benim bitirmem lazımdı. Kabullenmem gereken kalben sorunlarım vardı.  Bunu kendimin yaşadığı acılarla yüzleştirmem gerekiyordu. Dışarıda nasıl bir görüntü sergiliyorum bilmiyorum fakat ,  Saadet ameliyata girdiğim gün demişti. Sen kalbindeki acıları bastıramadın , kendine böyle bir acı yaşatarak toparlanmaya çalışıyorsun!
 Beni benden daha iyi tanıyan SAADET sende iyiki varsın.. Geçenlerde bir yazım da isim yazmamı beklediğin için bu sefer sana özel olarak yazdım..  
 
 Sevgilerle  

1 yorum:

arkashx dedi ki...

...
ilk gelişini hatırlıyor musun?hatırlamayacaksın..senin için alelade, benim içinse fevkalade bir zamandı..hiç nazar etmeden usulca selamladın başınla,umursamaz ve biraz da pervasızca girdin kapıdan..suretinden bahsetmeyceğim ki dinleyenler kahrolsun.ben nasıl yandıysam o güzellikle, onlara da bari hayıflanmak kalsın..
sonra bir oda hazırlamamı istedin benden..sadece senin olacak bir oda..hep hazırdı aslında..yıllar olmuştu ve ben ayin yapar gibi her sabah bu odayı temizler,havalandırır, bakımını yapar , en gzüel kokuları yakıp tütsüler öylece kilitlerdim..geleceğini düşleyerek yapardım bunu..Seni görür görmez O olduğunu bildim..bu odanın kapısı ilk kez açılıyordu bir yolcuya..sen bunu nerden bilecektin ki?
Sonra..akşamlar geldi , geceler birer keklik gibi havalanıp uçtu , mevsimler devrildi, baharlar çocuklar gibi koşarak, güzler ihtiyarlar gibi aheste aheste yürüyerek gitti..nice yolcular geldiii geçtiii..sen çıkmadın o odadan..bense hergün geldim kapının eşiğine..ama senin burçlarında cümlelerinin nazlı bir bayrak gibi dalgalandığı görkemli bir kalen vardı ve ben her vardığımda , kapının büyüklüğüne ihtişamına gözüm takılırdı , ayağım ise ç/akıl taşlarına..bütün bunların farkında mıydın sen?Gelip gelip düşmelerimin, üstümün başımın şiir oluşunun , acıyla ellerimin parçalanışının, kederimin, utangaçlığımın? elbette hayır..pencerenden ufukları gözler de beni hiç görmezdin..bir kerecik de olsa beni farketmiş olmanı diliyordum..buna layık olmasam da diliyordum..
...
şehir öylece kapar gözlerini ve bir yağmuru bekler şimdi..

LAAAAAAA (HAYIR) لا

     İnsan bir başka gözün içerisin de nasıl kendini bulabilir ? Kaybolmuş onca yılın , hiç kaybolmadığını hissettiren o derinliği saklaya...